ZEYNEL ABİDİN KOŞARCA
Hurda Sanatçısı
Henüz kendimi kelimelerle tam olarak ifade edemediğim zamanlardan beri görsel sanatlara ilgim
olduğunu hatırlıyorum. Bu ilgi o kadar fazlaydı ki kendime, oynamak için farklı malzemelerden bir
araya gelen maketler yapardım. Tabi ki doğrudan resim ile başlama fırsatım olmadı fakat yaptığım
çalışmalarda yani insan maketlerinde kendimi üç boyutun içinde buldum. Zaman içinde görsel olarak
belli başlı bir doyum noktasına ulaştıktan sonra ailemin desteğiyle desen dersi aldım ve özel yetenek
sınavıyla üniversiteyi kazandım.
Lisansımı Şanlıurfa Harran Üniversitesinde tamamladım. Dolayısıyla o yörenin kültürüyle
harmanlandım. Bana ilham veren yaşayış şekilleriydi zaten. Kendilerine özgü kültürleri, yaşayışları,
tarzları vardır Güneydoğuluların. Zira beni ve sanatımı da etkileyen bu olmuştu sanırım. Yöresel giyim
kuşamları beni çok etkiledi.
Hocamla beraber hangi teknikte çalışacağımı çözdükten sonra sıra işleyeceğim konuya gelmişti.
Şüphesiz bu Anadolu Bilgeleri olacaktı. Yapacağım çalışma daha doğrusu figür bir Anadolu figürü olan
çoban olacaktı. Kullanacağım malzeme hakkında epey düşündükten sonra bunun metal sac olmasında
karar kıldım. Ana malzemesi metalden kaidesi ise ahşaptan oluşan üzerinde bolca kaynak dokusu
bulunan kirli ve lekeli görünen elinde asa tutan dik şekilde konumlanmış yalın bir heykel ortaya çıktı.
ve böylece çalışmalarım ilerledi ve şu anda Anadolu Esintileri adını verdiğim seri hayat buldu.
Çalışmalarımda yer yer doku yer yer pürüzsüz yüzeyleri kullanıyorum. Metal çok katı bir malzeme ve
bu malzemeye dinamik formlar inşa etmek çok zor ve bir o kadar keyifli bir süreç. Heykellerimdeki
izler ve yıpranmışlık hissi bir bakıma Anadolu Bilgelerinin hayat boyu edindiği tecrübeleri, acıları,
yaşanmışlıkları yansıtıyor Kullandığım figürler genellikle kırsala yani taşraya ait figürlerdir. Ve bunu
kendime özgü bir şekilde yapıyorum. Heykellerimde elbette alınması gereken mesajlar var.
Anadolu’nun artık neredeyse unutulmuş ögelerini, köy insanlarını yeniden kendime özgü şekilde ve
onların tecrübeleriyle mükemmelleşmiş bilgeliklerini dışa vuruyorum. Bu mesajları elbette bir takım
ögelerle vermek durumundayım. Bunlardan biri ve aslında en önemlisi ellerinde tuttukları asalardır.
Tıpkı bir çobanın yada bir dervişin elinde olan gibi.. Heykellerimde Anadolu’nun henüz yitip
gitmediğini, kendilerine has bilgeliklerinin halen yaşadığını vurgulamaya çalışıyorum. Orada ki
insanların hayat boyu yaşadığı tecrübeleri ve yaşantılarından gelen bilgeliklerini aktarmaktır gayem.
Heykellerimi yapmadan önce planlama yapsam da sonrasında nadiren plana bağlı kalabiliyorum.
Spontane biçimler silsilesine takılıp gidiyorum ilerisini düşünmeden. heykelimi diğerlerinden ayrı kılan
çalışma esnasında kendi duygularıma o an ki heyecanıma göre ve yeri geldiğinde spontane
uygulamalar şeklinde çalışmam diyebilirim.